Tarih: 4.12.2019| Okunma Sayısı: 577

BASINA VE KAMUOYUNA

Diyarbakır Barosunun bir önceki dönem başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin tamamına; 24 Nisan 1915’te meydana gelen tehcire ilişkin olarak 24 Nisan 2018 tarihli anma açıklamasının içeriği gerekçe gösterilerek “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni aşağılamak” suçundan dava açılmıştır. 

Söz konusu açıklamanın anayasa ve uluslararası mevzuatla güvence altına alınmış düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekirken meslektaşlarımız hakkında dava açılmış olması düşünce ve ifade özgürlüğünün gelmiş olduğu aşama açısından endişe vericidir. Hatırlatmak isteriz ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Maddesinde herkesin görüşlerini açıklama ve ifade özgürlüğüne sahip olduğu ve bu hakkın, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerdiği düzenlemiştir. Keza Anayasanın 26. Maddesinde herkesin, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu ve bu hürriyetin resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsadığı düzenlenmiştir. Ayrıca Avukatlık Kanunun 76. Maddesinde hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak barolara bir yükümlülük olarak getirilmiştir tam da bu nedenle Diyarbakır Barosunun açıklamasının bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir.

Gelinen aşamada Mardin Barosu olarak Diyarbakır Barosuyla dayanışma içerisinde olduğumuzu, dava sürecini hassasiyetle takip edeceğimizi ve düşünce özgürlüğü önündeki her engele karşı mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz.

                                                        MARDİN BAROSU BAŞKANLIĞI

 

23.04.2024
AV. İSMAİL ELİK
BARO BAŞKANI

BARO LEVHASI


© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.