Tarih: 7.03.2016 23:00:00| Okunma Sayısı: 1699

 

                      8 Mart 1857’de ABD’nin New-York kentinde 40 bin dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret istemiyle bir tekstil fabrikasında başlattığı mücadelenin ve bu mücadele sonucunda polisin işçilere saldırarak çoğu kadın 129 işçinin hayatının kaybetmesinin anısına, dünyanın her yerinde ve ülkemizde daha iyi bir dünya özlemi taşıyan kadınların hak arama mücadelesinin günüdür. Bugün  dünyanın dört bir yanında ve Türkiye’de kadınlar ulusal, sınıfsal ve cinsel sömürüye karşı örgütleniyorlar, mücadele ediyorlar. Biz kadınlar, yıllardır verdiğimiz eşitlik ve özgürlük mücadelesinde, toplumun her kesiminden ezilen, dışlanan ama isyan eden, barış, emek ve özgürlük mücadelesi ile kadın mücadelesinin ayrılmaz bütünlüğüne inanan bütün kadınlarla direnişi büyüterek yaşamlarımız üzerinde kurulan ablukayı kınıyoruz.

               Bugün, kadın olmaktan başka hiçbir suçu olmayan şiddet mağduru kadınların, baskı ve ayrımcılığa karşı mücadele günü- dür. Hepinizin de çok iyi bildiği gibi, bu günün temelleri 1857 yılında New York kentinde, düşük ücretle, insanlık dışı koşullarda çalışmak zorunda bırakılan emekçi kadınlarımız tarafından atıldı. Yüzyıllar öncesinde başlayan, her türlü baskıya, şiddete ve ayrımcılığa karşı bu mücadele, bugün ne yazık ki hala devam etmektedir. Ne yazık ki diyorum, çünkü; bugün tüm dünyanın belki de en önemli sorunlarından bir tanesi, kadınların toplumsal alanda ikincileştirilmesi, dışlanması ve şiddete uğramasıdır. Bir diğer konu da, iş gücü içerisinde kadınların yer alamaması- dır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğin yaşandığı ülkemizde ise tablo daha vahimdir. Çünkü, kadınlar hala eşlerinden şiddet görmekte, üstelik eğitim seviyesinin yüksek olduğu ailelerde bu oran daha da artmakta. İş yaşamında ise, kadınlar düşük ücretle çalış- tırılmakta ve daha geri plandaki görevlere getirilmektedir. Hatta istihdam edilirken bile kadın-erkek tercihi yapılmaktadır.

 

Kadına yönelik şiddet “kamusal veya özel yaşamda kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı, ıstırap veren ya da verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem, tehdit, zorlama, keyfi olarak özgürlükten, ekonomik gereksinimlerden yoksun bırakma” olarak tanımlanmaktadır. Kadınlara yönelik şiddet halen en utanç verici insan hakları ihlallerindendir. Dünya ve Türkiye`de kadınlara yönelik şiddet her geçen gün artmaktadır. Resmi rakamlara göre 7 yılda %1400 artış göstermiştir. Ülkemizde kadınlar, işyerinde, evinde, cezaevlerinde, hastanede, okulda kısacası yaşamın her alanında şiddete maruz kalmaktadır. Ama kadınlar en çok eşleri ya da sevgilileri tarafından ev içi şiddete maruz bırakılmaktadırlar. Kadın cinayetleri her geçen sene artmaktadır,

İstatiksel verilere bakılacak olursa;

      Her üç kadından birinin fiziksel şiddet görmektedir.  

       “Hayatı boyunca” eşinden en az bir kez fiziksel şiddet görmüş kadınların oranı Türkiye genelinde % 39’dur. 

      Boşanmış ve ayrılmış kadınların %78’i fiziksel şiddete maruz kalmaktadır.   

      Eğitim düzeyi arttıkça fiziksel şiddet gördüğünü söyleyen kadınların oranı azalmaktadır. Okuma yazma bilmeyen kadınlar arasında en az bir kez fiziksel şiddete maruz kaldığını söyleyenlerin oranı %43 iken, yüksek öğrenim görmüş kadınlar arasında bu oran % 12’dir.

      Gelir düzeyi arttıkça fiziksel şiddet gördüğünü söyleyen kadınların oranı düşmektedir.  

 Mardin Barosu kadın hakları komisyonu olarak tüm bu sorunların çözümünü devlet politikalarının kadın odaklı olarak ve barolar, üniversiteler, sendikalar ve kadın örgütleri  ile ortak fikir üretimi ile aşabileceğine inanıyor;

             

          Birlik dayanışma ve mücadele günü olan bu günde bütün dünya ve ülkemiz kadınlarının 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü Kutluyoruz.

 

 

23.04.2024
AV. İSMAİL ELİK
BARO BAŞKANI

BARO LEVHASI


© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.